Bizim Piraziz -
$ DOLAR → Alış: 19,37 / Satış: 19,44
€ EURO → Alış: 21,20 / Satış: 21,28

KOVİD 19 KADINI NASIL ETKİLEDİ!

Nur Kılıç
Nur Kılıç
  • 01.06.2020
  • 4.242 kez okundu

Değerli okuyucularım.
Salgın, Kovid 19 en çok da kadının hayatını etkiledi.
“Hayatın normal akışı içinde aileye destek faaliyetlerinin neredeyse tamamının koordinatörü kadınlardı.
Hastalıkla ve hastalık kaygısıyla yaşadığımız şu günlerde yahut “virüs hepimizi eşitledi” söylemleri gibi halbuki bazı meseleler var ki, hazır dört duvar arasındayken mutlaka fark etmek ve düşünmek gerekiyor.
Covid-19 salgını ve beraberinde derinleşecek olan ekonomik kriz kadınları ve elbette belirli sınıftaki kadınların pamuk ipliğiyle ördüğü dengeyi de sarstı.
Covid-19 salgını kadınları niye ve nasıl daha fazla etkiledi?
Örneğin New York Times’ın paylaştığı bir bilgiye göre “temel işçi” diye vasıflandırılan meslek gruplarında erkekler yüzde 28 oranında çalışıyor buna karşılık “kadın meslekleri” adı verilen gruplarda kadınlar bu salgına daha yakın çalışıyor.
Örneğin hemşireler, sağlık çalışanları, temizlik işçileri, kasiyerler, yemek dağıtımında görevli olanlar, eczacılar dansözler, çiçekçiler çocuk bakıcılar, hasta yaşlı bakıcılar kuaförler ayrıca manikürcüler vesaire daha birçok dalda çalışan bu temel hizmetleri sağlayan bir kadın ordusu var.
Salgın nedeniyle bu durum su yüzüne çıktı.
Bir toplumun temel ihtiyaçlarını karşılayan kadın ordusu salgın nedeniyle görünür oldu.
Evet. Normal şartlarda onlar görünmez kadınlardır. Günlük hayatımızda aslında daima karşımıza çıkan ama görmeyip geçtiğimiz kadınlar.
İşte o kadınlar ki salgından çok daha fazla etkilendi ve etkileniyor da.
Çünkü virüsle çok daha fazla temas etme ihtimalleri var.
Etkilenme konusunun ilk boyutu bu.
İkinci boyutu ise eve kapanma kaybedilen sosyal bağ ve hizmetlerin kimi nasıl etkilediği meselesi.
Değerli okuyucularım bunu biraz açalım isterseniz.
Sosyal bağ ve hizmetlerden kastımız nedir, eve tıkılınca neleri kaybettik?
Aslında eve tıkılmak değil mesele.
Bütün krizler günlük yaşamın dokusunun erimesine, çatlamasına neden oldu.
O çatlama yaşanana kadar insan günlük yaşamı idame etmesine yarayan ufak tefek şeylerin farkında bile olmadı.
Ne gibi ufak tefek şeyler?
Günlük hayatın içinde aile hayatını destekleyen görünür veya görünmez bir sürü kurum ve hizmet var.
Bunların bazıları okul gibi, kreşler gibi, spor kulüpleri gibi.
Bu kurumlar salgın nedeniyle kapanınca bu hizmetlerin tamamı aileye yüklenmiş oldu. Mesela çocukların eğitimi uzaktan da olsa devam ediyor, o eğitimin evde yapılabilmesi için paketler veriliyor ama o eğitim paketlerini çocuğa ulaştırma işi kadınlara kalıyor.
Evde öğretmenlik fonksiyonunu yüzde 99’unu kadınlar yükleniyor.
Normal şartlarda hiç düşünmediğimiz, varlığını idrak dahi etmediğimiz hizmetler bunlar.
Çocuğunuzu anneannesine babaannesine göndermek birkaç saatliğine…
Veya okul sonrası çocuğu sanat, spor gibi faaliyetlere bırakmak… Tüm bu gayri-resmi duraklar kadınların ev içinde kendine alan açmasına, vakit bulmasına yarıyordu.
Sistem tüm yalınlığıyla ortaya çıktı. Aile dediğimizde de çekirdek aileden söz ediyorum. Bir hane de eşsiz çocuklu bir kadın da olabilir, evli çift ve çocukları olabilir. Tek başına yaşayan yaşlı kadında da olabilir.
Bu kategorilerde kim daha çok salgından etkilenir ve zorlanır bu ayrı bir konu. Elbette ki hiçbir desteği olmayan yalnız yaşayanlar ve iş sebebi yada başka sebeplerden dolayı evlerinden uzak olan ve gittikleri yerde pandemi yasaklarından dolayı günlerce evlerinden uzak kalanlar daha çok zorlanıyor.
Peki karı kocalı, çocuklu nükleer aile tipinde iş bölümleri salgından nasıl etkilendi?
Mesela çocuk hastalandı, okuldan almak lazım. Kim alacak? Yüzde 90 anne. Zaten okul da yüzde 90 ilk olarak anneyi aramaya koşullanmıştır.
Mesela evinizin temizliği için yardımcı mı alıyordunuz.
Artık yok. Temizlikçi sizsiniz. Öğretmen mi yok. Öğretmen sizsiniz. Evde birisi mi hasta? Hasta bakıcı sizsiniz.
Bakın, modern kadının işinin daha hafiflemesinin sebebi neydi? İcracılıktan koordinatörlüğe geçmesiydi. Evet, birçok şeyi aynı anda çok dikkatle planlamak zorundaydı, hangi öte beri alınacak ne gün ne pişecek, gibi.
Elbette burada çocuklu olmak da çok fark ediyor. Günlük hayatın idamesine bir de çocuğun bakım yükünü üstleniyor, onun çevresini de koordine ediyor anne olan kadın.
Aile içindeki kadın-erkek dengesinin ya da “sulh dengesini” kadınların başka kadınlara dayanarak elde ettiklerini savundum hep.
O dayanılan “başka kadınlar”, bakıcı kadın olabilir, temizlikçi kadın olabilir, teyze olabilir, anneanne babaanne olabilir, komşu olabilir.
Nasıl mı?
Kadınlar doğurganlık yaşlarında çocuklarına bakmak için part-time çalışıyor diyelim. Part-time çalışınca emeklilik dönemlerine erkekler kadar maddi katkıda bulunamıyor. Yaşları ilerledikçe yaşlı ailelerine ya da belki hasta eşlerine bakım gerektiğinde çaresiz biçimde işten çıkarak bakıcı durumuna geçiyorlar. Peki bu kadınlar emeklilik yaşına geldiğinde ne yapacak? Müthiş bir krizle karşı karşıya kalıyorlar. Tek başına kalan emekli kadınların krizi bu. Kadınlar emekli olduğunda geçimini sağlayamayacak hale geliyor. Yani fakirleşmenin kadınlaşması durumuyla karşı karşıyayız. Bu salgın kriziyle birlikte bir de büyük ekonomik krizin eşiğindeyiz, hatta içindeyiz. Ekonomik krizin maliyetinin kimlere kesileceği meselesini konuşmanın zamanı geldi.
Tam da bu konuya gelmek istiyordum. Salgının başında, “virüsün herkesi eşitlediği” gibi bir illüzyon yaratıldı.
Aslında bu salgında herkes eşit mi sizce bence hayır.
Meselenin sınıfsal boyutu nedir?
En büyük sorun da bu salgının herkesi vurabileceği ve eşitleyici bir fonksiyonu olduğudur. Tam tersine bu salgın krizi ve sınıf farklılıklarını büsbütün ortaya çıkardı. Çünkü devletlerin bu salgın dönemi ve sonrası için tüm yardım politikaları aslında maaşlı işi olan, kayıtlı ya da küçük bir işletmesi olan kişilere yönelik. Halbuki düşük ücretli kişilerin çoğu sözleşmesiz, güvencesiz, işine her an son verilebilecek ve karşılığında herhangi bir tazminat talep edemeyecek insanlar.
Günlük ve haftalık kazandıklarıyla yaşayan milyonlarca kadın var. Onların bu salgından nasıl ve ne halde çıkacağıyla ilgili herhangi bir devlet politikası yok. Ciddi tehlike altında olan kadınların birçoğu da zaten bu sınıfa ait. Çalışmadan ne kirasını ne yemeğini karşılayabilecek durumda olan kadınlar.
Karantina nedeniyle büsbütün görünür hale geldiğini anlattığımız bu kadın-erkek eşitsizliği kadının ruh halini veya kimlik anlayışını nasıl mı etkiler sizce?
Evet şöyle!
Bir grup kadını etkiler aslında post-feminist kuşak geldi. Yaşları 20 ile 35 arasında değişen bir kadın kuşağından söz ediyorum. Biz her şeyi yaparız, her şeye kadiriz diyen. Özellikle bekarlıklarında, gençliklerinde kendilerini çok güçlü, çok özgür gören. Bu güç ve özgürlük noktalarının çoğu hayaliydi. Bu hayali perçinleyen biraz da tüketim elbette. İstediğin kadar seyahat etmek, istediğin kadar makyaj malzemesi almak, bol bol kıyafet değiştirmek, kız arkadaşlarınla akşam kokteyllere gitmek kadının haklarıyla özgürlükleriyle ilgili nihai bir şey söylemez. Bu nesilde sosyalleşenler, yani X, Y ve Z kuşağı kadınlar bu salgın sırasında şok geçirmiş olabilirler gerçekten. Sosyal medya paylaşımları bunu gösteriyor.
Kadın hareketinin dişiyle tırnağıyla belirli kazanımları elde ettiğini birebir yaşayarak gördüler. O yüzden bilinçleri daha yüksek diyorum. Gerçi bugün de Türkiye’de yine o yaş aralığında gece gündüz çalışıp kazandığını ailelerine vermek zorunda olan milyonlarca kadın var. Dolayısıyla salgın krizinin getirdiği şoku yaşayacaklar aslında. Normaldir. Belki beni kalpsiz bulacaksınız ama çok da üzülmüyorum o şaşkınlıklara.
Çünkü kadınların sistem içindeki konumlarını görmek için malzeme hep var, hem de çok bol. En kısa sürede sağlık la normale dönme ümidiyle herkese kucak dolusu sevgiler…

YAZARIN SON YAZILARI
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

YORUM YAZ